top of page

Osteoporoz (kemik erimesi) ve tedavisi

kemik erimesi özellikle ileri yaş kadınlarda kemik kırıklarına neden olabilir.
ostoporoz omurgayı sıklıkla omurgayı etkiler ve boy kısalmasına neden olabilir.

Osteoporoz nedir?

Osteoporoz, veya daha çok bilinen adıyla "kemik erimesi", kemiğin mineral içeriğinin azalması nedeniyle dayanıklılığının azalması, kalitesinin düşmesidir.

Vücutta kortikal kemik ve trabeküler kemik olmak üzere iki ayrı kemik türü vardır. Kortikal kemik tüm vücut kemiklerinin %80'ini oluştururken, trabeküler kemik, bir arı peteği yapısında olan ve yüzey alanı daha geniş bir kemik türüdür. Trabeküler kemik omurgalarda ve uzun kemiklerin uç kısımlarında yer alır ve osteoporoza bağlı kırıklara en hassas bölgeler de buralarıdır.

Trabeküler kemiğin yapım-yıkım hızının kortikal kemiğe göre 4-8 kat daha hızlı olması bu kemikleri kırıklara daha hassas hale getirmektedir.

Kemikler sürekli olarak yapım-yıkım olaylarının ardı ardına devam etmesiyle yenilenen canlı dokulardır.

Rahim içi yaşamın ilk haftalarından itibaren oluşmaya başlayan kemik dokusu çocukluk ve ergenlik döneminde son şeklini almaya başlar ve insan 30'lu yaşlara geldiğinde kemikler kütlesel açıdan en dayanıklı hale gelmiş durumdadırlar.

Kemikler yük taşımaya dayanıklı yapılar olarak yüksek oranda bağdokusu ve kalsiyum içerirler. Vücudun kalsiyum ihtiyacı gerekli durumlarda kemiklerden serbestleşerek kana geçen kalsiyumla sağlanır. Yani kemiklerdeki kalsiyumun iki önemli işlevi vardır: kemiklerin dayanıklılığını artırmak ve gerekli durumlarda vücudun kalsiyum ihtiyacını karşılamak.

Kemik kütlesi 30'lu yaşlardan itibaren yavaş bir şekilde gerilemeye başlar. Bu yavaş gerileme engellenebilen bir süreç değildir ve gerileme hızı artmadığı sürece kemiklerin sağlamlığı insana uzun bir yaşam boyunca yeterli gelir.

Kadınlarda 30'lu yaşlara kadar yapım-yıkım olayı dengeli bir şekilde devam ederken, bu yaştan itibaren yıllık %0.5'lik bir oranda geri dönüşümsüz bir kemik kaybı olur. Bu, özellikle menopozdan itibaren daha da hızlanır ve menopozda olan bir kadın her yıl trabeküler kemiklerinin %5'ini ve tüm vücut kemik dokusunun %1-1.5'luk bir kısmını kaybeder. Bu kayıplar 10-15 yıllık hızlı bir dönemden sonra oldukça azalır. Bu aşamaya kadar kaybedilen kemik dokusu miktarı kadının ileride kemik kırığıyla karşılaşıp karşılaşmayacağını belirleyen en önemli etkenlerden biridir. Zira bu süre içerisinde trabeküler kemiğin %50'si kortikal kemiğin ise %30'u kadar bir miktarı kaybedilmiş olabilir.

kadınlarda yaşla birlikte kemiklerin kalsiyum içeriği azalır ve ileri durumlarda kemiklerde kırıklar oluşabilir.

Yukarıdaki şekilde görülen eğrilerden üstte olanı 30'lu yaşlara daha yüksek bir kemik kütlesiyle başlayan bir insanın kemik kütlesinin azalma hızını göstermektedir. Bu insanda kemiklerin kırılma riskinin arttığı nokta (kırık eşiği) yaklaşık 75 yaşında başlamaktadır. Alttaki eğri ise 30'lu yaşlara nispeten düşük bir kemik kütlesiyle başlayan bir insanın kemik kütlesinin ne şekilde azaldığını göstermektedir. Bu insan kırık eşiğine 50 yaşında ulaşmıştır!

Kemikler yapısal olarak östrojen hormonuna bağımlı dokulardır. Kadın menopoza girdiğinde kemik kütlesindeki gerileme hızı artar ve özellikle aşağıda bahsedilen risk faktörü olan kadınlarda osteoporoz adı verilen durum ortaya çıkabilir.

Osteoporoz insan ömrünün giderek uzamasıyla birlikte ülkemizde de önemli bir sorun haline gelmiştir.

Osteoporoz hangi kemikleri etkiler?

Osteoporoz en sık vücudun yükünü taşıyan ve trabeküler yapıda olan omurları etkiler. Tüm osteoporoz olgularının %47'si omurlarda, %20'si kalçada (uyluk kemiğinin baş kısmında), %13'ü bileklerde ve %20'si diğer kemiklerde görülür.

Bunun sonucunda özellikle ileri yaşlarda omurlardaki çökme kırıklarına bağlı olarak boyda kısalma olabileceği gibi (bir kadının ileri yaşlarda boyu 15-20 santimetreye kadar kısalabilir!), hafif düşmeler sonucunda veya kendiliğinden, başta kalçada olmak üzere diğer kemiklerde hayatı tehdit eden kırıklar meydana gelebilir.

 

Osteoporoz kimlerde daha sık görülür?

Osteoporoz riski yaşla birlikte artar ve özellikle kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. İnce kemik yapısı olanlarda, ailesinde ve özellikle ailesindeki kadınlardan birinde kemik kırığı öyküsü veya boy ksalma öyküsü bulunan kadınlarda, 45 yaşından önce kendiliğinden veya ameliyatla yumurtalıkların alınması neticesinde menopoza giren kadınlarda, uzun süreli adet görememe şeklinde adet düzensizliği olan kadınlarda, gıdalarının kalsiyum içeriği az olan kadınlarda (en önemli kalsiyum kaynakları süt ve süt ürünleridir), yaşamlarında egzersize yer vermeyen, sigara içen, aşırı alkol kullanan kadınlarda, kortizon ve diğer bazı ilaçları kullanmak zorunda olanlarda ve başta hipertiroidi (tiroid hormonlarının yüksek olması) olmak üzere çeşitli hormonal hastalıklarda osteoporoz gelişme riski arar.

70 yaşın üzerinde olan kadınların %21'inde hiçbir belirti olmasa da radyolojik olarak kırık yönünde değişiklikler gözlenir. Kalça kemiği kırıklarının riski menopozdan 10-15 yıl sonra artmaya başlar ve 90 yaşında bir kadının kalça kemiği geçirmiş olma olasılığı %20'dir. Bu kalça kırıklarının yaklaşık %15'i ilk üç ayda ölümle sonuçlanacak kadar ağırdır. Özellikle kalça kırıkları %50 kadında sakatlıkla sonuçlanır.

Osteoporoz tanısı nasıl konur?

Klasik radyolojik yöntemlerle (düz röntgen filmleriyle) osteoporoz tanısı koymak hatalıdır. Bunun yerine DEXA adı verilen özel yöntemle ve kemik tomografisi yöntemiyle vücudun en hassas kemikleri olan uyluk başı bölgesi, omurlar ve kol kemiklerinin incelemesi yapılır ve hassas bir şekilde tanı konabilir. Bu incelemelerde kemiklerin durumu "normal", "osteopeni" (osteoporoz başlangıcı), "osteoporoz" ve "ileri derecede osteoporoz" olmak üzere farklı ifadeler kullanılarak rapor edilir.

Hiç bir şikayeti olmayan kadınlarda bile menopoza girdiklerinde bir kez ve daha sonra beşer yıllık aralıklarla kemik ölçümü önerilmektedir.

Osteoporoz nasıl tedavi edilir?

Başlamış bir osteoporoz süreci sonucu kaybedilen kemiği yerine geri getirmek zordur. Ancak süreç bazı tedavilerle büyük oranda durdurulabilir. Bunun sonucunda ileri derecede osteoporoz olguları hariç, kırık oluşma riski de önemli derecede azalmış olur.

Östrojen tedavisinin süreci yavaşlattığı artık kesinlikle kanıtlanmıştır. Östrojen tedavisi alanlarda kol ve kalça kırıklarında %50-60 oranında azalma, beraberinde kalsiyum alımı da sağlandığında (kalsiyumdan zengin gıdalar alınması ve gerekli durumlarda ilaç şeklinde kalsiyum tedavisi) omurga kemiği kırıklarında %80'lik bir azalma beklenebilir. Bu, özellikle en az 5 yıllık bir tedavi sonrası etkili olur.

Östrojen tedavisinin etkili olabilmesi için tedavi devam etmelidir. Tedavi bırakıldığında osteoporoz süreci tedaviden önceki eski hızıyla devam eder. Progesteron tedavisi de kalsiyum metabolizması üzerindeki olumlu etkileriyle osteoporozun önlenmesine katkıda bulunur.

Kalsiyum emilimi yaşla birlikte azalır ve özellikle menopoz sonrası azalma daha belirgin olur. Kalsiyum dengesinin sağlanması osteoporoz engellenmesinde en önemli basamaklardan biridir. Ancak östrojenin az olduğu durumlarda kalsiyum ne kadar alınırsa alınsın etkili olmayabilir. Bu yüzden östrojen tedavisine ek olarak vücuda gıdalarla veya ilaç verilmesi yoluyla günlük 1000 gram kalsiyum girişinin sağlanması önemlidir.

Östrojen tedavisinin sakıncalı olduğu durumlarda ise daha farklı ilaçlardan faydalanılabilir.

İlaç tedavisi dışında osteoporozun önlenmesi veya ilerlemesinin durdurulması için yaşam tarzında da bazı değişiklikler yapılmalıdır. Günde en az 30 dakika olmak üzere, haftada 3 kez vücudu zorlamayan sporlar yapılması menopoz döneminde kemiğin mineral miktarını önemli ölçüde iyileştirir. Sigara ve alkol kullanımının en az düzeyde tutulması da son derece önemlidir.

Kemik erimesi tedavisinde amaç kemik kitlesini korumak olmakla beraber yeni ilaçlar azalmış kemik kitlesini yerine koyabilmektedir.

Kemik erimesi tedavisine başlamadan önce tedavinin etkinliğini değerlendirmeye yönelik olarak bir kemik yoğunluğu ölçümü yapılmış olması son derece önemlidir.

Günümüzde koruyucu hekimliğin ön plana çıkması kemik erimesi tedavisine de yansımış ve egzersiz, yaşam tarzının tekrar düzenlenmesi ve uygun beslenme kemik erimesinin engellenmesinde de son derece etkili bulunmuştur.

Yaşam tarzında yapılacak değişiklikler şu şekilde özetlenebilir:

  • Çocukluktan itibaren kalsiyumdan zengin beslenmek, hamilelik, emzirme ve menopoz döneminde gerekirse kalsiyum takviyesi almak;

  • Egzersizi günlük yaşamın bir parçası haline getirmek;

  • Güneşten faydalanmak;

  • Sigarayı bırakmak, alkol tüketimini makul seviyelere indirmek;

  • Düzenli doktor kontrollerine gitmek ve kemik erimesini hızlandırabilecek hastalıkların tedavisinin yapılmasını sağlamak

bottom of page